Her felaket yeni bir fırsatın habercesidir!

Evet kulağımda hiç uyanmasam şarkısı çalıyor. İçim acıyor insanlara kendinizi açıp onların içinizdeki çocuğu görememesi sizi aşağılaması! İyi niyetlerinizi suistimal etmesi! Paylaşmak bu kadar mı zor! Her şey maddiyat olmuş bir dünyada bıktım iki yüzlü ilişkilerden.

Yalanlar üstüne kurulu bir hayat! Karşınızdaki size öyle şeyler söyler ki dünyanın en samimi insanı zannedersin ama işine geldiği gibi cümleleri sarf eden güvensiz kırılgan cümleler. Olay nedir karşı taraftan faydalanabildiği kadar faydalanmak.

Bu sadece maddi değil sizi manevi olarakta sömürmek. İnsancıl sevginizi sömürmek. Sevgi vermeden sömürmek. Her tartışmada kendini haklı çıkarmak. Sevgi böyle değildir. Sevgi karşılıklıdır. Devamlı karşı tarafı suçlamazsın ortak bir yol bulmaya çalışırsın. Kırılganlıklarını bağırarak değil sevgi ile gösterirsin.

Evet temel sorun aslında bu tip insanların narsist kişiler olarak empatik kişileri ele geçirmesinden kaynaklanır. Narsizim ben merkezli, karşısındakileri empati yeteneği olmayan duygusuz insanlardır. Her şeyi onlar başarır. İşlerinde onlarsız işler yürümez. O şirketi alıp taşıyan onlardır. Hep o zorlukları yenmiştir. Kendisini o kadar beğenir ki aynaya baktığında yüzündeki kırışıklıkları çirkinliği bile göremez. Ama ona sorsanız dünyanın en güzel kadınıdır veya adamıdır.

Karşısındakinin zaaflarını yüzüne her an çarpabilir. Duygusal cümleler söyleyip sizi etkilese de bir gün bir bakarsınız ağzından çıkan laflara inanamazsınız. Cinselliği, ilişkiyi tek yönlü yaşar. Sizin ihtiyaçlarınız önemli değildir.

Bu kişiler her tarafta etrafımızda ailesinden babasından veya annesinden sevgi görmemiş insanlardır. Duygusal yoksunlukları vardır. Sizi maddi ve manevi sömürürler. Bir bakmışsınız özgüvensiz bitmiş bir haldesiniz. Ama ilişki içinde anlamazsınız size öyle cümleler kurar ki ya dersiniz ben travmalarımı bu kadınla paylaşayım ama bir gün bir kriz anında size öyle cümleler söyler ki hayatınızdan hiç bir kadın veya adamdan duymadığınız cümleler.

Öncelikli bu insanları nasıl tanırsınız bunun ipuçları vardır. Kendisini çalıştığı işte vazgeçilmez görüp sağlam bir CV ye sahip değilse. Devamlı taleplerinde sizi değil kendi talepleri önemliyse. Siz eleştirirken sizi incitiyor mu yoksa yapıcı eleştiriler mi yapıyor. Her şeyi şeffaf mı yoksa devamlı kriz anında yeni hikayeler ve ilişkiler çıkıyor mu? Sizi siz olduğunuz için değil eski deneyimlerin bir portföyü olarak isteklerde mi bulunuyor. Sizinle tek yönlü mü yaşıyor yoksa paylaşım içinde mi yaşıyor. Bu maddi ve manevi her şeyi içerir. günümüz kadınları maalesef kendi kazançlarını paylaşmak istemez çünkü paylaşmak erdemdir! Erdemli kadın sayısı çok azdır.

Sonuçta narsist kişilik bozukluğuna sahip insanlar empati yoksunu ben merkezli kişilerdir. Bu insanlardan kesinlikle uzak durmanızı tavsiye ederim. Sizi bitirip tüketir hayat enerjinizi alırlar. Samimi arkadaşları yoktur. Telefonları ihtiyaçları olduğunda kullanabilecekleri boş telefon numaraları ile doludur. Eski ilişkileriyle irtibatı kopartmaz taki kafasında bitirene kadar istediğini bulamazsa eski ilişkileri tırtıklar.

Bu insanlar toksiktir. Bunları hayatınızdan uzak tutmak için ya tecrübeli olmanız yada ciddi psikoloji bilgisine sahip olmanız gerekmektedir. Ayrıca sizi öyle inandırır ki psikolojisi bozuk olan sizsinizdir ama bu kişi anksiyeteleri olan hayata güvensiz bakan, temel içgüdüsünde kusurlu kişilik bozukluğu olan asıl kendisine güveni olmayan sorunlu kişiliktir. Onu hiç bir zaman kendisinin psikolojisinin bozuk olduğuna inandıramazsınız çünkü sorun sizdendir.

Sorun sizden değildir kendi hayatınıza bakın! Karşı taraf hayatı boyunca mutlu olamayacak siz sakın empat kibar kişiliğinizi bozmayın ve bozmalarına izin vermeyin. Çünkü hayatta en değerli siz ve sizin gibi insanlardır!

Felicia ile 1 sene geçti

Evet günlerden 13 Şubat 2022 ve Felicia ile bir senem doldu. Neler öğrendim neler yaptım derseniz? Çok güzel bir yaz geçirdim. Ömrümün en güzel yazlarından birisiydi. Gökova da 1 hafta, sonrasında Göcekte 10 gün koylarda dolaştım. 1 ay Bodrum Yalıkavak marinada kaldım. Hayatımın en güzel yazıydı yalan yok.

Her geçen gün açıkçası kendimi bu dünyada kendime bir şey kattıkça daha üst seviye bir olgunluğa eriştiğimi hissediyorum. Hayat aslında bir yolculuk. Bir amacı olmayan bir yolculuk. Bir amaç gütmeden  bu hayatta yaşamak gibisi yok. Ne olur gelecekte bilemem ama kendimi bir yolculukta hissediyorum. Bu yolculuk aslında kendimi bulma yolculuğu ben ne yaparsam kendim olurum ve diğer yaşayanlardan farklı olurum. O yüzden Felicia benim en değerlim. Benim bu yolculuktaki doğa ile olan iletişimim.

Bir nesneye aşık olur musunuz? Ben aşığım. Ona baktığım an ona bindiğim an her şey onunla başlıyormuş gibi geliyor bana. Bilmiyorum ama bu aslında doğa ile olan bağımı bir yelkenli ile perçinlememden kaynaklanıyor. Başka bir şey olsaydı bu, ona da aşık olabilirdim belki ama yelkenlim benim için çok değerli.

İnsan aslında yaş aldıkça özgürleşiyor mu bilmiyorum ama ben öyle oluyorum. Yaptıklarım edindiğim bilgiler. Yapmak istediklerim var. Bunu klasik her insanın yaptığı şeyleri yaparak değil de kendimce yorumlamak istiyorum. Yani beni ben yapan şeyler. Benim hayat hikayem ve bu hikayeye dahil olanlar tabii ki hayal kırıklıklarıda olacak. Ama hayat bu değil midir?

Bir gün gelecek hayata gözlerimi yumarken bir film şeridi gibi geçen bu kısa zamanın ne kadar güzel olduğunu hatırlamak istiyorum. Maalesef hayatımız kısa ve bu kısa zamanda yapacağımız çok şey var.

Sağlıcakla kalın sizde kendi Felicia’nızı bulmanız dileğiyle…

 

Felicia… Giriş…

Bu yazı biraz uzun olacak çünkü hayatım baya değişti. Neler mi oldu başlayayım. Ocak 2021 de güzel kızım Felicia girdi hayatıma. Evet o girdiği andan itibaren hayatımda değişiklikler başladı. Yaza hazırladım onu. Güzel saçlarını taradım. Güzel kızımın makyajlarını yaptım . Evet o bir 2010 model jeanneau sun odyssey 36i yelkenliydi ama benim kızımdı işte. Beni hiç üzmedi kızım şu yazıyı yazdığım ana kadar.

Sonrasında kovid oldum. Kovidi ağır atlattıktan sonra kendimi her boş bulduğun an güneye attım . Fethiye, Göcek, Marmaris, Alaçatı derken yazı hızlı geçirdim. O arada İstanbul adalarını arkadaşlarımla ve yeni insanlarla yelkenli ile dolaştım. Seyir üstüne seyirler yaptım. Bazen aksilikler çıkmadı değil ama olur o kadar. Çok güzeldi İstanbul seyirleri. Ama en güzel uzun seyrim Bodrumaydı. Sonrasında vardığım Yalıkavak marinada 1 ay kaldım. 6 günlük bir seyirden sonra Bodrum’a varmıştım. Tatilim başladı dedim.

Kaptanım Ahmet kaptan seyirde küçük tüyolar verdi. Gökovaya mutlaka git dedi. Bende aklıma yazdım gideceğim dedim ama ne bileyim içimde marinada takılırım gibi de bir hisde vardı.

Marinaya vardığımızda arkadaşım Gökhan’da bizlerleydi. Kaptanla vedalaştıktan sonra Gökhan’la 2 gecemiz geçti. Gümüşlüğü keşfettik. Biraz rakı, balık, kavun… Sonra onun arkadaşlarıyla bir gece Gümüşlük Limon.

Sonra Toros’la Orhan onlarla Gümüşlük melengeçte güzel bir akşam yemeği ve rakı, balık ve en son Emre geldi klasik Zuma yaparak arkadaşlarımı ağırladım.

O sırada Toroslar gelmeden sevgili ponton arkadaşım Denizle tanıştım. Onunla ilk koyumuz Gündoğana gittik. 1 gece kaldık baktım anlaşıyoruz. Kendisine Gökovaya seyre çıkmayı teklif ettim. Uzun bir 7 günlük seyirden sonra Borduma döndüm. Deniz ve ben keyifli bir seyir yaptım. Şimdi sıra Göcek’e bir aksilik olmaz ve Poseidon bize izin verirse güzel bir seyir bizi bekliyor. Koyları ve gezide izlenimlerimi yaşadıklarımı ilerde bölüm bölüm yazacağım.

Uyan Türkiye!

Maalesef herşey de rant var! Et ithal, petrol ithal, buğday ithal, bebek bezi ithal, ithal de ithal. Bu ithal edenlere bakalım mutlaka iktidara yakın orda da başka her sektörde başka bir 5’li çete var. Uyan Türkiye!

Bu iktidara oy vererek aç kalıyorsun! Her şeyi ithal ederken fakirleşiyorsun. Onlar ise sırça köşklerinde ejder meyveleriyle beslenirken sen ise pestisitli meyve sebzelere fahiş fiyat ödüyorsun! Seni dış düşmanlar diye kandırarak damadına silah yaptırıyor.

Kendi ailesi zenginleşirken sen ise asgari ücretle iş bulmaya çalışıyorsun. İş buluyorsun satın aldığın her şeyde vergi oranıyla maaşının %55’i vergi ile yine damatlara, bir avuç insanın şirketlerine aktarılıyor. Bu sisteme sen dur demezsen kimse dur demeyecek! Uyan!

Gelecekte ise yine seni şehir hastanelerine yediğin pestisitli meyve sebze yüzünden kanser nedeniyle kaldıracaklar, bu sefer iyi doktor bulamayacaksın o uğruna öleceğin devlette, fıldır fıldır iyi doktor arayıp fahiş fiyatlar ödeyeceksin. Oda çare olmayacak. Eğitim sistemini köreltirsen ne iyi doktor çıkar ne mühendis.

Bunu görmeyen sen, çocuklarının geleceğini zaten çaldın. Onların bir geleceği kalmadı ama belki onların çocukları kurtulur o yüzden uyan ve bu diyeti ödetelim hep birlikte! Sistem senin fakirleşip bir avuç insanın zengin olmasına yönelik uyan Türkiye!

2021’e girerken

Edip Akbayram dinlerken bu yazıları yazıyorum. Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz… Bu kadar net! Bir gün gelecek doğrular açığa çıkacak gerçek iyilik kazanacaktır. Bizim içimiz iyi olsun, çalışalım, üretelim eninde sonunda kazanacağız.

İyiliklerin dünyası olması dileğiyle 2021…

Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz!

Mavi gözlü çıkıp gelse!

İçim her gün acıyarak etrafıma bakıyorum. Üretim bitmiş. Tarım bitmiş. Eğitim bitmiş. İnsanlar umutsuz. Gençler umutsuz. Üreten umutsuz. Böyle durumlarda halk seferber olur. Kenetlenir. Birlik olur ve zamanında mavi gözlünün arkasından gittiği gibi doğru kişiyi seçer ve arkasından gider.

Ülkeme bakıyorum. Ben bu ülke de büyüdüm. Beni bu ülke yetiştirdi. Elimden gelenin en iyisini yaparak bir şeyler ürettim. Bunu Dünya’ya ve Türkiye’ye satarak ülkeme fayda için çalışıp dururken etrafıma baktığımda yanlış insanların peşinden koşan halk için değer mi diyorum!

Sonra aklıma mavi gözlünün sözleri geliyor. Eyy Türk Gençliği!…

Ben bu ülkede olduğum sürece üreterek bu yobaz zihniyetle savaşacağım diyorum. İnadına insanlar göçsede ben göçmeyeceğim diyorum. Ben burda ülkem de üreteceğim diyorum.

Bu ülke halkı eninde sorunda doğruyu bulacaktır. Bizler bu insanlara doğruyu göstermeliyiz. Biz o mavi gözlünün yetiştirdiği nesillerdeniz.

Bir gün gelecek bu yazıları uzun zaman sonra tekrar okuyacağım. Belki çok büyük bir şirketin sahibi veya bir sanayi bakanı belki de tarımla uğraşan bir çiftçi olurum bilemem. Ama şunu biliyorum bu ülkeyi eninde sonunda vatan severler yönetecektir. Ben de onların arasında olacağım buna adım gibi eminim!

Mavi gözlü yüce Mustafa Kemal Atatürk’e canım feda olsun!

Aylardan ağustos…

Evet aylardan ağustos yaş 38 bitti 🙂 39 dan gün almaya başladık. Yenilikler ve güzellikler dolu bir yıl olmasını dilerim. Bir önceki yazımda Hillside Cluba gidebilirim yazmışım. Ama ne yazık ki pandemi den dolayı yer yok. Yer var aslında ama tek kişilik odalarda yer kalmamış. Nasıl bir otelse gerçekten işini iyi yaparsan emin ol aç kalmazsın. Tamam kazancın düşebilir ama aç kalmazsın emin ol. Herneyse bende rotayı Fethiye/Göcek tarafına çevirdim.

Yazımı yazarken sevgili LEO masa üstüne çıktı 🙂 Günler birbirini kovalarken yeni bir yenilik bu seneye özgü yelkene başladım ve bitirdim. İleri kurslara devam edeceğim bakalım ilerleyen süreçte neler olacak. Kayak gibi yelkende gerçekten beni motive eden bir aktivite. Beni hem motive ederken hemde ruhumu boşaltan bir spor. Şimdi yelkenle sulara açılmaktan hoşlananlar ve diğer bir şey ise yelkenle açıldıktan sonra konaklamalardan hoşlananlar. Benim için yolculuklar ayrı bir zevk. Bunu anlatamam. Yaşamanız lazım.

Tüm günün stresini ve iş temponuzu bu aktiviteyle üzerinizden attığınızı düşünün. Tabii güneşin verdiği yorgunluk ayrıca güzel bir yorgunluk akşam yatağa girdiğiniz de deliksiz bir uyku sizi bekliyor. Tabii bu ayın aktivitelerinden başka bir tanesi kickbox dersine başlamayı planlıyorum. Hocayı ayarladım. Ayrıca gideceğim klüpte 30 ders aldım. 40 derste bu işi de tamamlayıp yeni bir hobi edinmiş olacağım.

Bu arada unutmadan okuduğum kitap Kuyucaklı Yusuf kitabı. Bu ayın romanı. Roman bitince kısaca özetlerim. Kalın sağlıcakla. Pandemisiz günlere…

2020 Haziran kötü bir yaz mı?

Evet salgın dönemine denk gelen 2020 de yazdığım 2. yazım. Bilmiyorum bu yazıları okuyanlar var mı kendime mi yazıyorum anlamadım. Varsa okuyan bir mail mesaj vs atarsa en azından kendimi önemserim 🙂

Yok ya kimsenin okuması için yapmıyorum. Kendim okusam yeter açıkçası. Gelelim bu yaz kötü bir yaz mı? Bence değil insanlar ve dünya bir yavaşlaması açıkçası daha iyi oldu. Benim açımdan iş anlamında pek değişen bir şey olmasa da pandemi sürecinde daha minimalist yaşama döndüm açıkçası dersem yalan olur 🙂 Zamanımın çoğunu evde geçirdiğim için evimi zevkime göre döşemeye başladım ve evin havasını arttırdım.

Bu arada 1 kitap okuyabildim. Kürk Mantolu Madonna, orda ki başroldeki Raif Efendi aslında bana benzeyen tarafları yok desem yalan olmaz. O yüzden romanı çok sevdim. Ama pandemi dönemi bana açıkçası bazı şeyleri düşünmem de ve isteklerimi zamana yaymam gerektiğini hatırlattı açıkçası. Sabrederek sakin bir yaşam sürmem gerektiğini düşünüyorum.

Tatil planımda zannedersem ya Hillside Beach olabilir yada Club Med şu an için kararsızım. Bu yazı kötü oldu diğer yazılarım gibi :)böyle bir giriş olsun ama bir sonraki yazımı dijitalleşme süreçleri ile ilgili yazacağım. Good bye 🙂

Uzun zaman oldu

Uzun zaman oldu buraya yazmalı. Biraz olayların birikmesi için de iyi oldu bence. Ne oldu derseniz hayatıma yoga girdi. Pilates dışında artık yogaya gidiyorum.

Bu arada yeni insanlar tanıma fırsatım oldu. Her insan aslında size yeni bir şeyler öğretiyor. Benim de kendi adıma öğrendiğim bir sürü şey oldu. Zaman içersinde bunları anlatırım ama şunu söylemek istiyorum dijital dünya da herkes çok sorunlu ve psikolojik bunalımda. Herkesin bir sorunu var tabii ki ama bunu karşısındaki insanlara ne kadar yansıtıyor buna bakmalıyız.

Benim de kendime göre sorunlarım var tabii ki ama bu sorunları insanlarla ilişkime yansıtmamaya çalışıyorum. Yansıttığım an bir psikolog yolu tutmam gerekecektir. Diğer bir deneyimim ise kayak tecrübem oldu.

Kayak benim için resmen terapi, meditasyon veya ne derseniz diyin o oldu. O anları tekrar tekrar yaşamak istiyorum.

Ayrıca yeni ürünler geliştirdik. Beni en çok zinde tutan şey işimde gördüğüm umut. Hani vardır ya uzansanız tutacaksınız bir şey var yukarda ama yakalayamıyorsunuz ama gayret ettikçe yakınlaşıyorsunuz, bir o kadar da uzakta benim olayım maalesef bu…

Bir gün o uzanacağım şeyi öyle bir kavrayacağım ki ben bile kendi kendime diyeceğim ki vay be diyeceğim bu kadarmış. Ama yolculuk ve zorla bir şeylere sahip olma duygusu kadar zevkli bir şey yok. Her şey hemen olsa bir zevk alamazdık.

Başka bir  haberim YouTube kanalı açtım ama video yüklemesi pek yapamadım. Onu da gelecek ay aktif kullanmaya başlayacağım. Evimin içini değiştirdiğimden o işlerim bittikten sonra eğitici videolar yapacağım.

Şimdilik bu kadar bir sonraki yazımda insan analizlerim de neler var onlardan bahsedeceğim. Kadınlar da ki beğenilme ve bunun için fake davranışlarından bahsedeceğim 🙂

İsyanım var!

Nasıl bir hayat, insanlar, içi boş et yığınları! Hayvan sevgisi olmayan, üretmeyen, bencil, paranın kölesi olmuş, instagram bağımlısı, çevresinde olup bitene kayıtsız bir sürü et yığını insansı… Kiradan geçinen, babasından kalma zenginlikle paradan para kazanan, al-sat zenginlerinin olduğu adi bir toplum! Sen ise çalışıp hayallerin olmasına rağmen karşılığını az az aldığın kapitalist bir düzen! Bu tip insanlar olacak tabii ama şu an bu insanlar her tarafta! Her yerde! Çürümüşlük toplumun DNA’larına işledi….

Üreten insanların, tarımın, zanaatın, gerçek sanatın, emeğin ülkesi olmak çok mu zor… Hırsız olmak daha kolay o yüzden bu toplum her şeyin kötü olduğu bir toplum oldu!

Kadınların erkeklere güvenmediği, erkeklerin kadınlara orospu gözüyle baktığı adi bir toplum! Küçük bir çocuğu sevmeye korkar oldum seni annesi pedofili zanneder diye! Ben küçükken okuluma yürüyerek giderdim şimdi her taraf okul servisi! İnsanlar doğayı kirletiyor, önündeki çöpü kaldırmaktan aciz şerefsiz bir toplum bu! Bu toplum kadınlara eziyet eden adi erkeklerin olduğu bir ülke! Bu ülke alaçatıdan, çeşmeden atatürkçü geçinen oy vermek yerine beachte tatilini geçiren beyinsizlerin olduğu, 10.yıl marşını gece klüplerinden söyleyen gençlerin olduğu bir ülke…

Beyaz Türk diye aptal bir kavramın olduğu elitim diye geçinen batının altında ezilmiş iki sözcüğünün arasında fransızca laf sokunca kendini kültürlü atfeden, altında son model arabasıyla adam zanneden, et yığınlarının olduğu bir ülke!

Bu insanlar maalesef son 20 yılda türedi ve her tarafa yayıldı… İçim acıyor!